Oktay Sinanoğlu hocamızın istediği gibi, eğitimin de merkezi otoriteler! tarafından doktrine edilmemesini istiyoruz.
- Eğitimin özgürleşmesini ve kısır döngülerden kurtulmasını istiyoruz.
- Zaman, yaş ve ideolojik açılardan standardize edilmiş müfredatlardan bağımsızlaşmak istiyoruz.
- Kabiliyetlerimizle mütenasiben kısa sürede neticeye ulaşabilmek istiyoruz.
- Sebze sınıflandırır gibi akranlarımızdan ayrıştırılmamak, köhne standart testlerle damgalanmamak istiyoruz.
- Fıtrat ve benliğimizin doğal yapısının manipüle edilmemesini istiyoruz.
- Sahip olduğumuz, doğuştan gelen her türlü yeteneklerimizin ve farklılıklarımızın karşılık bulabileceği adil bir eğitim nizamı istiyoruz.
- Devlet eğitiminin kaldırılmasını değil, Devlet eğitiminin zorunlu olmamasını istiyoruz.
Vatan-millet şuurunu aşılamak ve okur-yazarlık için gerekli asgari düzeydeki bilgiler elbetteki verilmeli. Fakat bunlar az ve herhangi bir teşebbüsten sertifikasyon yoluyla dahi elde edilebilir.
Her halükarda çocuğunu devlete teslim edip kolay yoldan eğitimini aldırmak isteyenler çoğunluk olacaktır.
Biz;
- eğitimsel açıdan perişan,
- inançsal açıdan değer yargılarımızla bağdaşmayan,
- psikolojik açıdan arkadaş ve öğretmen çevresinde ne tür muamelelere maruz kalacağını öngöremediğimiz,
- pedagojik açıdan çocucun doğal taleplerine ve benliğine düşmanlık eden,
- fıtrata uygunluk açısından benliği istihaleye uğratan bu eğitim düzenine çocuklarımızı emanet etmeme seçeneğine sahip olmak istiyoruz.
Çocukların psikolojik yapılarının bozulması, çocuksu neşelerini kaybetmesi, eğitimden soğumaları, öğrenmeden yılmaları, değer yargılarını kaybetmeleri.. en büyük korkumuz. Maalesef ki çoklukla da şahit oluyoruz.
Milli olmayan eğitim sistemimiz, baştan aşağı perişan olmakla beraber daha ziyade Amerikadan ithal olduğundan, milli değerlerimizi beslemek değil, yok edecek şekilde kurgulanmış.
Koskoca bir ülkenin milyonlarca gencini, kullanmayacağı bilgilerle manipüle ederek yüksek seviyede ömür ve zihin israfı, milli bir şuuru ifade etmiyor.
İsteyen, istediği eğitimi, “istiyorsa” almalı.
Herkesin zorunlu olarak katıldığı bir eğitim sisteminde çıtanın aşağılara düşmesi kaçınılmazdır.
Eğitim konusunda yaş, müfredat ve zamandan bağımsız olacak şekilde özel teşebbüslere, devlet kontrolünde izinler sağlanmasını istiyoruz.
Böylece rekabet teşvik edilerek nitelikli eğitimciler, isteyerek çalışan öğrenciler kazanılabilir.
Öğrenciler, zorunlulukların kalkmasıyla, kendi ilgi duydukları sahalara yönelerek çok daha başarılı olabilirler.
Ayrıca isteyerek katıldıkları eğitim süreçlerinde, zorlama olmadığı için aksül-amel olmadan, tercih ettikleri dersler ve ihtisası, severek, yüksek nitelikli olarak kazanabileceklerdir.
Ekonomik ve reel anlamlarda doğrudan, ihtiyaca yönelik tercihlerle alınacak eğitimlerde çıta çok yüksek noktalara çekilebilecektir.
Herşeyden önemli olan şey, reelde bir karşılığı olmayan standardize testlerin sonuçları değil, gerçek hayatta elde edeceğimiz kazanımlardır.
Yine müfredat telaşesiyle mesleğinden yılmamış, özgün yeteneklerini koruyabilen eğitimciler elde edilebilecektir.
- Branş, ihtisaslaşma ve yükselmenin belli yaş ve zaman dilimleriyle kayıt altına alınmadığı, müfredatların vasat bir şekilde standardize edilmediği, kabiliyete uygun olarak, her yaşta ve her zaman diliminde istediğimiz her türlü eğitimi alabilme seçeneğine sahip olmak istiyoruz.
Bir neslin istemediği bir şeyi yapmaya zorlanması, ömür israfı dışında bir netice tahsil etmediği üniversite sınavlarında sıfır çeken öğrenci sayılarımızdan bellidir.
Buna rağmen insanları mevcut eğitim sistemine zorlamak makul mü?
Ömür israfı, kabiliyet israfı, zihin israfı, emek israfı, milli sermaye israfı değil midir?
Ayrıca dini muafiyetler gelişmiş ülkelerde tanınmaktadır. İnanç sistemimize uymayan dayatmalar, menfi bir şekilde araya karıştırılmış ideoloji ve sapık figürler ilkokul seviyesi kitaplarda bile mevcuttur.
Dini muafiyet haklarımızın tanınmasını, istemediğimiz şeylerin çocuklarımıza empoze edilmemesini talep etmek en meşru haklarımızdandır.
Mevcut eğitim sisteminde gözle görülen zararlardan sadece bir kaçı;
🔹 Uygunsuz arkadaş grupları,
🔹 Fiziki şiddet,
🔹 Psikolojik travmalar,
🔹 Psikolojik istismar,
🔹 Cinsel istismar,
🔹 Kötü alışkanlıklar,
🔹 Kötü ahlak,
🔹 Aile değerlerinin asimilasyonu,
🔹 Kişisel farklılıkların yok edilmesi,
🔹 Tek düzelik,
🔹 Hayat gayesini kaybetme,
🔹 Ümitsizlik,
🔹 Umursamazlık,
🔹 Eğitimden soğuma,
🔹 Zorunluluk ve baskıların hayat neşesini yok etmesi,
🔹 İntihara eğilim,
🔹 Cinayete varan kavgalar,
🔹 İnanç değerlerinin dezenformasyonu,
🔹 Niteliksiz ya da değer yargısı taşımayan eğitimciler,
…….
Tabiki hepimiz çocuğumuzun nitelikli bir eğitim almasını ve buna dayalı olarak toplumda hak ettiği imtiyazı sağlayacak bir diplomaya sahip olmasını istiyoruz.
▫️ Fakat manevi değerlerini kaybetmeden..
▫️ Hayat sevincini ve umudunu kaybetmeden..
▫️ Psikolojisi ve inanç değerleri bozulmadan..
▫️ Aile yapısına mahsus farklılıklar ve değerler yok edilmeden..
▫️ Zihin yapısı, özgünlüğü ve benliği manipule edilmeden..
…….
Bu sisteme dahil olmamayı istemek demek, insan kalmayı istemek demek.
Genel anlamlı talebimiz;
Hayat, milliyet ve değer yargıları için lazım olan dersler kısa bir sürede alındıktan sonra, bireysel tercihlere göre, doğrudan ihtisasa yönelebileceğimiz, zaman ve mekan sınırlamalarından bağımsız, zorunsuz, özel hayatı domine etmeyen bir eğitim modelinin ortaya konması.
Bireysel düzeyde talebimiz;
Böyle bir sistemin hemen tanımlanamaması halinde, ‘Açık Öğretim’ ya da ‘Uzaktan Eğitim’ sistemlerinin kapsamının -ilköğretim dahil- tüm zorunlu eğitim sürecini kapsayacak şekilde genişletilmesi.
Kişisel teşebbüslerle elde edilen ilköğretim düzeyi kazanımların resmi olarak diplomalandırılabilmesi, zorunlu olmayan bir eğitim düzeninin tanınması. Tercihini bu yönde kullanmak isteyenlere imkanlar sağlanması ve izin verilmesi.