OKUL ve CEHALET

Okul tartışmasız derecede cehaleti besler.

Belki de cehalet okulun icadıdır!

Bilgi ve bilgelik; teknik dokümanlar değil, medeniyettir. İnsan olabilmek, insan kalabilmektir.

Bugün bir baba, dededen ders ve terbiye almış olsaydı, çocuk da o silsileye bağlı olan babadan ders alsaydı böyle mankurt nesillerin oluşması mümkün değildi.

Gelenek, görgü kuralları, doğa ve insan sevgisi, hürmet, medeniyetin icapları, millî değerler, insanî duygular -tarih boyunca olduğu gibi- atadan gelen bir kültürle nesillere aktarılacaktı.

Fakat okul, tüm bu bağları koparır. Aileyi fikren, hissen ve fiilen parçalar. Geleneği baltalar. Gelişerek aktarılagelen kültürü tam anlamıyla resetler.

Binlerce yıllık geleneği yeniden keşfe çıkar. Aslında sil baştan yenisini inşa etmek ister.

Herkesi yapayalnız kalacağı bir dünyaya mutlak bir cahillik, korku ve çaresizlik içinde hapseder.

Bireysel gücü ve liderlik yeteneğini imha eder. Bireyleri kendi gemisine bile kaptanlık edemeyeceği bir acizliğe mahkum bırakır.

Sonuçtaysa; medenî ve insanî bir kazanım vermediği için, bireyleri kolayca avlanabilir, yalnız, zayıf, aciz, cahil, çaresiz figüranlara dönüştürür.

En güçlü karakterler bile okul ameliyatından sağlam çıkamaz.

Zorunlaştırılmış okul, insaniyetin vebasıdır.

Nesilleri köklerinden koparır. Yabanî insanların eğitim deneylerine neticesiz denekler haline getirir.

Ne bireysel ne kurumsal, alternatif tüm öğrenme yollarını tıkar. Kendi dayattığı hiçlikle nesilleri dipsiz bir kuyuya sürükler.

Aidiyet yerine nefreti, sevgi yerine soğukluğu, samimiyet yerine yapmacıklığı, sorumluluk yerine bıkkınlığı yerleştirir.

Sevgiyle büyümesi gereken çocukları soğuk duvarların, ruhsuz bakışların içinde hasta eder.

Evcilleştirilmiş, benliği resetlenmiş, ruhunu kaybetmiş, insaniyetini unutmuş cyborglar üretir.

Okul, neticesi gelecek yüzyılda analiz edilecek en büyük sosyal deneydir.

Aslında neticeler ortadadır. Fakat okulun ürettiği cehalet, kazıdığı bağnazlık, tasarladığı kibir, doğurduğu akıl tutulması, içine soktuğu çaresizlik, icad ettiği mankurtluk gerçeklerin görülmesine, sorgulanmasına en güçlü manidir.

Çocuklar ve gençler, ailelerine ve içinde bulundukları topluluklara bir aidiyet hisseder. Bu, sorumluluk duygusunu besler. Bu da zaruri olarak diğergâmlık, fedakarlık, hamiyet, hürmet gibi ulvî hisleri doğurur.

Fakat okul, bütün bu sorumlulukları ortadan kaldırır, aidiyetleri siler.

Başına buyruk fertler, sorumsuz nesiller, şuursuz kitleler üretir.

Zoraki disiplin kurallarıyla, sevimsiz, belki de nefret içeren bir kurallar manzumesi ortaya koyar.

Çocukları ve gençleri erken dönemden itibaren, aidiyet hissedebileceği topluluklardan kopararak, toplumların; yapılarını, geleneklerini, değer yargılarını nesillerine aktarmasına mani olduğu bir yana, kendi dikte ettiği sistemin kurallarını bile tahsil ettiremez.

Çünkü sevgisiz, isteksiz, zorunlu hiç bir sistem kök tutmaz. Bu tür girişimler her zaman aksül amelle sonuçlanır.

Okul sisteminin yapısı insanın manevi boyutunu hiçe sayarak, insana insan değil, mekanik bir alet, bir nevi robot muamelesi yapar.

Öğrenciye ne verilirse alabileceği faraziyesi üzerinden hareket eder.

Bunu sağlamak için başarısız olduğu her teşebbüste, dozajı arttırmayı, kontrolü genişletmeyi, müdahaleyi daha küçük yaşlara düşürmeyi dener.

Aslında neticede olan şey -eğer istenen netice tam alınabilirse- bir tür cyborg üretimidir.

Üretilen bu çıktı; kuralları, talimatları, emirleri uygulayan bir yazılımdır.

Artık bu ürün, benliği resetlenmiş, ruhunu kaybetmiş ve insaniyetini unutmuş bir mankurttur.

Kendi kişiliğini keşfetmesi, kendi hayatına kaptan olması engellenmiştir.

Lüzumsuz dokümanlarla zihni iğdiş edilmiş, soğuk kalabalıklarla kalbi parçalanmış, tükenmez müfredatlarla insaniyete cahil, hayata tecrübesiz bırakılmıştır.

İşin aslı okulun; insanları yetiştirmek, onları güçlü, yetkin, sorumlu, bilgili ve sorgulayıcı bireyler yapmak, onlara haklarını öğretmek, nesilleri geleceğe hazırlamak gibi bir endişesi ya da amacı yoktur.

Ne eğitimcilerin ne de eğitilenlerin bunu düşünmeye vakti bile yoktur. Zira yetişmesi gereken uzuun bir müfredat vardır.

Bu müfredat, küresel kontrol merkezleri tarafından -harp seviye- psikolojik ve pedagojik uzmanlıkla, ince bir işçilikle tasarlanır, kendileri tarafından onaylanmış hükûmetlerce imzalanır ve yürürlüğe girer.

Vatandaşlarına alternatif tanımayan despot rejimlerde nesillerin pek bir seçeneği kalmamıştır. Artık milyarlar, yeni dünya düzenlerinin sevinçli ve inançlı denekleri olarak hizmete hazır olacaklardır.

Bu sistemden başarıyla ve iftiharla mezun olanlar sistemin en azılı savunucu ve koruyucuları olurlar.

Yeni nesil cehaletlerin bayrağı artık bu ellerdedir.

Onların bu başarıları törenlerle kutsanır, ödüller ve belgelerle himaye edilir, imkan imtiyaz ve makamlarla yüceltilir.

Artık mazide kalan insan/fazilet/değer medeniyeti, tasarlanmış ve üretilmiş bu yeni nesiller tarafından mutlak cehalet, mutlak itaat, mutlak otorite üçgeninde sönmeye yüz tutar.

Artık Eğitim denilen şey, yeni dünya düzenlerinin prospektüsünü ezberletmek üzere, küçük yaşta başlatılan ‘öğrenme işçiliği’ne dönüşmüştür.

Bu eğitimler mümkün olan en küçük yaşta başlatılır ki düşünme imkanı olmadan, sorgulama yeteneği gelişmeden, istenen yazılım kolaylıkla zihinlere yüklenebilsin..

Elhasıl; Okul, yüzyıldan beri süregelen bir gelenekle ‘deccâlın lokomotifi’ görevini üstlenmiş, okula entegre memuriyet düzeni de sistemin bekasına yegane garantör olmuştur.

Deccâl müritlerini o tekkede yetiştirip, insan medeniyetine musallat etmiştir.

Okul ve iş birlikçi memuriyet sistemi insaniyetin son medeniyet deneyimi olacak gibi görünüyor..!

Zorunlu okullaşma, hiçbir hukuk kaidesiyle meşru kabul edilemez.

Eğitim bir görev değil, bir haktır!

Okul sistemi, devlet tekelinde bir zorunluluk içerdiği sürece asla ıslah edilemez.

Medeniyeti kurtarmanın yegane çaresi bu sistemin derhal lağvedilmesine bağlıdır.

Aileler, çocuklarını bu sisteme kayıtsızca teslim ettiklerinde üzerlerindeki ilahi yetki ve sorumlulukları ihmal etmiş olurlar.

Okul ve Eğitim sistemleri, kontrol merkezlerinin tekelinde kaldığı sürece insanlık için felaket getirmeye devam edecek.

Bu felaketlerden kurtulmanın tek çaresi, projelendirilmiş şablonlardan insanların özgürleştirilmesi, hususan eğitimin devlet tekelinden çıkarılması, alternatif eğitim deneyimlerine ruhsatlar verilmesine bağlıdır.

Yoksa sistemin savurduğu nesillerin, bu tufan ve vebadan sağlam çıkmasına imkan ve ihtimal yoktur. Vesselam.

Ali Said Tuğrul
Ali Said Tuğrulhttps://dogalegitim.org
Mühendislik ve İlahiyat Fakülteleri mezunu. Eğitimcilik de yaptı. Eğitim ve Aile konularında yazıları bulunmakta.

Yazı Hakkında Hisleriniz

Yazı Hakkında Mini Anket

Katkıda bulunun ya da yorum yapın

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Yazardan
Benzer

Öne Çıkan Makaleler

ZORUNLU EĞİTİM ÇIKMAZI

Bir çocuğun ne zaman, ne kadar, nasıl öğrenmesi gerektiğini...

Evde eğitimin 10 avantajı ve evinizi doğal öğrenme için güçlü bir yer olarak düzenlemek adına birçok fikir

1- Özgürlük 👉🏻Siz, özgürlüğü kolaylaştıracak ve doğal çocuk öğreniminin koşullarını...

Ay Döngüleri ve Canlılar Üzerine Etkileri

Yaşadığımız dünyaya en yakın gezegen olması sebebiyle dünyaya etki...

Zorunlu Eğitim Yasaları Olmasaydı Ne Olurdu?

1- Güç Kayması 🔸İlk olarak, güç devletten aileye doğru eğilir. Okula...